13 Aralık 2010 Pazartesi

Samuel Barber - Adagio for Strings

Beni ayaklarımdan çekip, ne kadar yukarıda olsam da yere indiren, öyle üstüsteyüzmilyondefadinlesembıkmam.

Bazen anlamsız yere konuşmayı özlediğim, sanki yine Wenceslas'ta yürürken arkamdan çıkıp beni korkutacakmış gibi gelen, bir daha kim bilir ne zaman göreceğim Steve için.

p.s.The saddest değil ama yakındır.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Eluvium - Perfect Neglect in a Field of Statues

Bebek'in Bebek olduğu, Eluvium'un da Eluvium olduğu zamanlardı ama ben pek de ben değildim herhalde. Sonra beni ben olmaktan çıkaran şeyler teker teker eridiler. Geriye bir avuç şarkı ve ben kaldık. O şarkıların en değerlilerinden biri de buydu. İyi ki var.

29 Kasım 2010 Pazartesi

Barzin - Acoustic Guitar Phase

Geçende metrobüsten her zamanki gibi Zincirlikuyu'da indim. İş dönüşüydü, yorgundum. O kadar yorgundum ki, iPod'un kafasına göre çalmasına izin vermiştim. Sonra hava kapalıydı. Yağmur yağdı yağacaktı. Koca binalar arasından eve giderken, hiç benle alakası olmayan bir yere gözüm takıldı. Bir süre durdum etrafı izledim, bakındım oraya buraya. Sonra ilerleyesim geldi. Hiçbir şey almak gibi bir niyetim yokken Carrefour'a girdim. Manasızca o reyon bu reyon dolandım. Hatta bir ara beş dakika boyunca boş boş peynir reyonuna baktım sanırım. Ama inanın bilmiyorum neden baktığımı. Zaten peynir meynir de almadım. Elimde birbirinden alakasız yiyecek, içecek ile marketi terk edip, evime doğru yoluma devam edecekken gözüm Gayrettepe metro durağının çıkışındaki yeni açılmış çiçekçiye kaydı. Hep vardı bir çiçekçi orada sanırım ama bu kadar zamandır hiç bu kadar ilgilenmemiştim. Girdim içeri; saksıda bir pembe gül bir de sıklamen aldım ne akla hizmetse. Eve geldim, odama çiçekleri yerleştirdim. Kokladım onları, içim açıldı. Oturma odasına geçtim ve sonunda kulağımdaki kulaklıkları çıkarabildim.

Bu üstteki yazdıklarımı, tek tek her şeyi, bana yaptıran şey bu şarkıydı; her şey bu şarkının suçuydu. Aldığım alakasız şeyleri niye aldım bilmiyorum. Oraya neden öyle baktım hiçbir fikrim yok. Çiçekçiye ise girmem bir mucize. Hayat boyu çiçeklerle aram hiç iyi olmamıştır. Gerçi marketten aldıklarımla güzel bir kek yapıp birkaç kişiyi mutlu ettim. O sıkıcı dönüş yolunda bir iki ufak detay fark ettim ve hala keşfedilmemiş bir şeyler olduğu fikri beni rahatlattı. Sonra çiçeklerim, ah çiçeklerim ne şahane görünüyorlar. Hepsi Barzin'in ve onun en güzel şarkısı Acoustic Guitar Phase'in suçu/sayesinde. En az beş kere aç karnına:


Barzin - Acoustic Guitar Phase by anividivina

25 Kasım 2010 Perşembe

Midlake - Roscoe (Erol Alkan Remix)

Geçtiğimiz haftanın en önemli müzik olayı Midlake'in İstanbul'da iki adet konser vermesiydi. Ben de bunu bu kadar önemli görmediğimden ve hatta daha başka daha da önemli sebeplerden bu konuda bazı şeylerin abartılmasından rahatsız oldum ve bunu bir çok kere dillendirdim. Ama bu sakallı Midlake'lerin 2007 itibariyle kulağıma çalınan ve hatta belki de ömr-ü hayatımda sevdiğim tek Midlake şarkısı olan Roscoe'su artık ne zaman dinlesem beni kendinin formuna sokuyor. Şarkı sınırları ne ise ben de o kadar hareket edebiliyorum. Roscoe dışına taşamıyorum, parça parça, bir bütün olarak şarkının tüm girintisini çıkıntısını hissediyorum. İlk zamanlarda "Bu ne böyle ne kadar overrated bu şarkı" desem de, vakti gelince bende sağlam bir yere sahip oldu bu şarkı.

Ha neden konsere gitmediğimse ayrı bir konu ama kısaca bahsedecek olursak, bu nedenlerden en önemlisi konsere gideceğim gideceğim deyip, konserden iki gün önce bu sakallıların başka şarkılarını hiç de öyle sevmediğimi acı şekilde fark edişimdi ve evet bunu pek tabii, benim müzikten anlamayışım olarak algılayabilirsiniz dilerseniz. Bir diğer önemli sebep ki bu bence en vurucusuydu, Roscoe'yu hiçbir zaman olduğu gibi sevememiştim. Mutlaka Erol Alkan'ın dokunması gerekiyordu şarkıya ki şarkı daha rafine olun, daha bir parıldasın, kulak memesi kıvammına gelsin, altın oranı tuttursun vs vs. Ben de dinlemeyenleriniz olabilir diye şarkının Erol Alkan remixli halini şuraya iliştireyim dedim. Bu sene buraya geldiğimden beri kulağımı en fazla zapteden şarkılardan:

Skunk Anansie - Infidelity (Only You)

Skunk Anansie'yi benim kadar seven biri olursa, öyle biri karşıma çıkarsa, o insanı kardeşimden ayırırsam bana da "Özge" demesinler.

Lise zamanlarımdan, beni "yaşlandın ulan artık" şeklinde düşüncelere gark eden grup Skunk Anansie'dir. Arada birkaç tane daha var ama o dönemlerden en sevdiğim sanırım bu gruptur. Tüm albümlerini, şarkı şarkı, nota nota bilirim, öperim, severim; laf edeni ise elimden kimse kurtaramaz. Yıllar geçti, eşek kadar oldum. Önümüzdeki aydan itibaren orada burada yaşım için 30 yazılacak çizilecek. Ama hala bu kadın kadar sesine sahip olmak için yırtınacağım başka bir kadın olmadı, bu saatten sonra da biraz zor. Duyduğum yerde, nerede olursa olsun, bağıra çağıra veya mırıldanarak ama hep bir tarafımı yırtarak eşlik ettiğim ve söylemeyi en sevdiğim gruptur Skunk Anansie.

Eskiden ne olduğunu anlamadan, kendi kendine teenage buhranlarına meze ederek dinlemişim. Sonradan kendimi ve mutlaka başka bir diğerini sevdiğim/sevmediğim, acımasızca kendime ve onlara sevgi/nefret yağdırdığım dönemlerimde çok daha iyi kavradım tabii grubu ve müziğini. Grubun tüm şarkılarını takı gibi bir yerlerime takacak olsam, Stoosh albümünden "Infidelity (Only You)" başımın tacı olurdu. Kraliçesi olduğum ülkenin marşını da "Cracked infidelity, That's all you are to me" diye diye söylerdi benim yalnız ve güzel ülkem. Lafı uzatmayalım daha. Bu akşamın loop'u tabii ki bu şarkı. Buyrun.

23 Kasım 2010 Salı

Moderat - A New Error (ve kardeşi- Rusty Nails)

Eğer bir şarkıyı sevdiysem, "sevdim mi tam severim"ci bir insan olduğumdan, onu hayatım boyunca bir çok insanın dahil olamayacağı kadar kalbime yakın yerlerde konumlandırıp, elimden geldiğince sık, hatta akrabalarımdan ve daha bir çok dostumdan daha sık halini hatrını sorarım. Bunu tabii ki arada şarkıyı açıp dinleyerek ve hayatımda o sıralarda gündemde olan ne varsa, bu şarkının bu konular üzerine diyeceklerini dinleyerek yaparım. Her sözü tek tek süzerim içimdeki elekten ki damıtıp damıtıp en saf haline ulaşayım o benzersiz söz dizimi ve ses uyumu örneklerinin bana yansıttıklarını. Çoğu zaman playlistimi karıştırırken ruh halime uygun olan şarkıyı kendiliğinden açarım. O şarkının bana o anda söyleyecekleri varmış gibi can kulağıyla dinlerim onu. Tekrar tekrar, defalarca hiç bıkmadan hem de. Zaten bu blogun bu kadar az yazdığım ve ürettiğim bir dönemde bir anda içimde yazma aşkı uyandırmasının sebbei de yazmak için en değerli gördüğüm şeyin şu sıralarda bu tür şarkılar olmasıdır. Lakin bazı şarkılarda durum farklı oluyor.


Bir şarkı bu kadar mı kendini dinletmek için her akla gelişinde apar topar kendini aratıp çaldırır. Moderat'ın A New Error'ından bahsediyorum anlaşılacağı üzere -ki blogun ilk post'unda bahsettiğim ikinci şarkı da buydu. Benim insanlara elektronik müzik sevdirme "apparat"ım zaten Moderat ve bu albümleriyken, daha ilk şarkıdan bu grubun ve albümün bu işi başarabilmesi takdire şayan bir şey olsa gerek. Zamanında bu şarkı kulağıma çalınmasaydı, şu anda hayatımda olmayacaklar listesi epeyce önemli maddeler içeriyor. Ne de olsa bir akşam vakti Ankara'daki evimde sakin sakin otururken grubun Radiohead Prag konserini açacağını görüp, bu şarkı ve kardeşi Rusty Nails eşliğinde Radiohead konserine apar topar bilet almıştım. Tabii ne Moderat ne de sonrasındaki Radiohead kaçmamalıydı. Nitekim kaçmadı, üstüne grupla bir röportaj bile yapıldı; en heyecanlısı da sürekli acaba görebilir miyim diyerek, Thom Yorke'un gezindiği o backstage arşınlandı.

Velhasıl, sözün kısası elektronik müziğe alerjik reaksiyon gösteren biri görürseniz eğer, ona bu şarkıyı dinletin. Sonra bir şarkı, ilk dinleyişten nasıl loop'a alınıyormuş kendi gözlerinizle görün derim ben.



A New Error'ı kardeşinden ayırmak olmaz. Bu post'un bonus track'i ve onun müthiş Pfadfinderei yapımı videosu:

Burial & Four Tet - Moth

Bu blogu açma fikrinin ortaya çıkışında etkili olan iki şarkıdan biri Burial & Four Tet'in 2009 Mayıs'taki collaboration'ınından çıkan Moth adlı müthiş şarkı. Sadece plak olarak yayınlanan bu ortaklığın diğer bir ürünü ise Wolf Cub'tı. O bunun kadar iyi değil, bilen bilir, bilmeyen de bana inanır. Başlayınca bitmeyenlerden, sonlar konusunda iyi olmayanlar için:

Burial & Four Tet - Moth