Geçende metrobüsten her zamanki gibi Zincirlikuyu'da indim. İş dönüşüydü, yorgundum. O kadar yorgundum ki, iPod'un kafasına göre çalmasına izin vermiştim. Sonra hava kapalıydı. Yağmur yağdı yağacaktı. Koca binalar arasından eve giderken, hiç benle alakası olmayan bir yere gözüm takıldı. Bir süre durdum etrafı izledim, bakındım oraya buraya. Sonra ilerleyesim geldi. Hiçbir şey almak gibi bir niyetim yokken Carrefour'a girdim. Manasızca o reyon bu reyon dolandım. Hatta bir ara beş dakika boyunca boş boş peynir reyonuna baktım sanırım. Ama inanın bilmiyorum neden baktığımı. Zaten peynir meynir de almadım. Elimde birbirinden alakasız yiyecek, içecek ile marketi terk edip, evime doğru yoluma devam edecekken gözüm Gayrettepe metro durağının çıkışındaki yeni açılmış çiçekçiye kaydı. Hep vardı bir çiçekçi orada sanırım ama bu kadar zamandır hiç bu kadar ilgilenmemiştim. Girdim içeri; saksıda bir pembe gül bir de sıklamen aldım ne akla hizmetse. Eve geldim, odama çiçekleri yerleştirdim. Kokladım onları, içim açıldı. Oturma odasına geçtim ve sonunda kulağımdaki kulaklıkları çıkarabildim.
Bu üstteki yazdıklarımı, tek tek her şeyi, bana yaptıran şey bu şarkıydı; her şey bu şarkının suçuydu. Aldığım alakasız şeyleri niye aldım bilmiyorum. Oraya neden öyle baktım hiçbir fikrim yok. Çiçekçiye ise girmem bir mucize. Hayat boyu çiçeklerle aram hiç iyi olmamıştır. Gerçi marketten aldıklarımla güzel bir kek yapıp birkaç kişiyi mutlu ettim. O sıkıcı dönüş yolunda bir iki ufak detay fark ettim ve hala keşfedilmemiş bir şeyler olduğu fikri beni rahatlattı. Sonra çiçeklerim, ah çiçeklerim ne şahane görünüyorlar. Hepsi Barzin'in ve onun en güzel şarkısı Acoustic Guitar Phase'in suçu/sayesinde. En az beş kere aç karnına:
Barzin - Acoustic Guitar Phase by anividivina
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder