4 Temmuz 2012 Çarşamba
"So there was none"
Elinde daha fazla üzerinde durmaya dayanamadığı ayakkabılarıyla, minik elbisesiyle başkalarının hayatında arada bir parmak uçlarına basarak uçuşan kadınların, kahve saçları ve telve gözleri ile tanımadıkları insanların hayatında bir iz bırakmış olması ve o insanların da başkalarına ait anıların hafızalarına kazınmışlığıyla yaşamlarına devam etmesi gerçeği bu şarkı ile bütünleşti gece gece. Bir de fesleğen. Son birkaç gündür bu loop'ta. "Bu" dediğime bakmayın. En değerli Kings of Convenience'ım kendisi ezelden beri. Yine bir hayalet gibi peşimi bırakmadığından, hayatımın son 100 saatinin fon müziği. Pause'a veya stop'a basıldığında durmaz. Feist'in o şahane sesinin şahikaya ulaştığı anların kaydıdır adeta.
5 Şubat 2012 Pazar
Phosphorescent - Wolves
Bir gün birilerine bir şey olacak, en sevdiklerim bir gün yanımdan ayrılıp korumam ve sakınmam gerekenleri bana bırakacaklar diye diye kendi kendimi yediğim ama bir yandan da bir kara delik misali bu düşüncenin beni içine çektiği karanlıktan deliler gibi kaçtığım günün sonunda bu şarkı yine beni buldu. Bugün mavi gözleriyle bana bakan kızın hikayesini dinlerken aynı durumda ben ne yapardım diye diye kendimi yedim durdum. Son zamanlarda aldığım bazı haberler de çok iç açıcı değildi zaten. Bir şeyler olur da olursa, ben içimdeki hangi parçayla uğraşacağım bilmiyorum. Yokluğa üzülüp kendimi mi tüketeceğim yoksa olduğum yerde durup, zamannı ve hislerimi dondurup (bilmiyorum yapabilir miyim) varlığıyla yanımda olanlara kol kanat mı gereceğim bilemiyorum açıkçası. Bu ve bunun gibi insanı paralize eden düşüncelerin tam da bugünlük sonuna geldiğimi düşünürken nereden dinlemeye başladım Wolves'u bilmiyorum. Sizi de bulaştırmak istemezdim ama hayat paylaşınca güzel(!) la la la la la la la laaa.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)